Archives

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Elin Oğlu'na Nasıl Gidilir?

Elin Oğlu'na Gidiyoruz.

İlk kez Güney Kore'de AbnormalSummit adıyla yayına başlamış olan "Elin Oğlu", atv ekranlarında cumartesi gecelerinize renk katıyor! Türkiye'de hayatını sürdüren, farklı milletlerden 8 yabancı erkek, ilginç karakterleri ve farklı yaşam biçimlerine rağmen aynı masada… Bu toprakların havasını soluyan, bu ülkeye âşık 8 "Elin Oğlu"…

Biz, bizi biliyoruz da onlar nasıl biliyor? "Elin Oğlu" ne diyor? Kültürel farklılıklardan doğan birbirinden komik hikâyeler, espriler, tartışmalar, farklı ülkelerden ilginç videolar, program için özel hazırlanmış skeçler, çeşitli oyunlar ve elbette çok daha fazlası… 

Talk Show'un tarifini yeniden yapan "Elin Oğlu" Burcu Esmersoy ve Sinan Çalışkanoğlu'nun sunumuyla, cumartesi geceleri atv ekranlarında izleyicisiyle buluşuyor! 

Programın eğlenceli çekimlerine katılmak isteyen herkes için tek şart 16-30 yaş arasında olmak. Gidiş- dönüş olmak üzere Yenibosna, Kadıköy ve Mecidiyeköy'den kalkan servislerimiz mevcut. Ve herşey ücretsiz... Yapmanız gereken tek şey instagram @elinogluvarr hesabına DM atmak. Ya da habibegumus5934@gmail.com a mail göndermek. Eğlenceye ortak olun. 😊😊


Şehr-i İstanbul Facebook Sayfasını

13 Nisan 2012 Cuma

"Canım İstanbul" İbrahim Sadri seslendirmesiyle (N. Fazıl Kısakürek)



CANIM İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; 
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. 
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; 
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. 
Çiçeği  yaldız, suyu telli pulludur; 
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. 
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, 
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. 

İstanbul benim canım; 
Vatanım da vatanım... 
İstanbul, 
İstanbul... 

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; 
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... 
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; 
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... 
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; 
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? .. 
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; 
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... 

O manayı bul da bul! 
İlle İstanbul'da bul! 
İstanbul, 
İstanbul... 

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; 
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği. 
Oynak sular yalının alt katına misafir; 
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. 
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, 
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... 
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? 
Cumbalı odalarda inletir ' Katibim'i... 

Kadını keskin bıçak, 
Taze kan gibi sıcak. 
İstanbul, 
İstanbul... 

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! 
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... 
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, 
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. 
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından 
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından. 
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; 
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... 

Gecesi sünbül kokan 
Türkçesi bülbül kokan, 
İstanbul, 
İstanbul...


NECİP FAZIL KISAKÜREK
Şehr-i İstanbul Facebook Sayfasını

30 Mart 2012 Cuma

İstanbul'da bir Moğol Kilisesi: Moğollar'ın Meryemi Kilisesi

Moğollar'n Meryemi Kilisesi 

İstanbul ve Moğol ilişkisi her ne kadar alakasız görünsede bu coğrafyanın cezbediciliği, diğer devletlerle olan siyasi ilişkileri şehrin simasına nasıl yansıdığını görmekteyiz. Bu örneklerden biri de Panaia Muhliotissa halk arasındaki adıyla "Moğollar'ın Meryemi Kilisesi" kilisenin bir diğer bilinen adı da Kanlı Kilise'dir.
 Kilise'nin tarihi 10. yy kadar uzandığı ancak bazı mimari verilere göre 11. yy olduğu ileri sürülmektedir. Basit planlı,  merkezi çevreleyen yarım kubbeleri ile gonca yaprağını andıran bir görüntüsü vardır. Daha sonra çeşitli restorasyonlarla yeni eklentiler yapılmış ve narteks kısmı sonradan eklenmiştir. 
 Kilise'ye adını veren olay ise siyasi mücadelenin kurbanı olmuş Bizans kralı VII. Mihael'in kızı Maria Palailegina'dır. Bizans yine bir entrikasıyla gündemdedir. Moğollar'ın Anadolu'yu kasıp kavurması, Anadolu'da Türk siyasi dengelerinin bozulması Türk baskısı altında bulunan Bizans'ın işine gelir. Durumdan daha çok yararlanmak için Moğollar ile ittifak kurmak ister ve kızı Maria'yı Hülagü Han ile evlendirir. Ancak prenses İran'a, Hülagü Han'a ulaşamadan Han'ın ölüm haberi gelir yolda. (1265) Halagü Han'ın ölümüyle üvey oğlu olan Abaka Han ile evlenmek zorunda kalır. Budist olan Abaka Han eşinin etkisiyle de Hristiyanlara hoşgörülü davranır. 20 yıl sonra Abaka Han'ın ölmesi üzerine unutamadığı doğduğu topraklara geri dönmek isteyen Maria, Moğolları'ın izniyle İstanbul'a yüklü bir mirasla geri döner. Harabe halinde olan bu kilisenin görüntüsüne dayanamaz ve onartır ve yakınlarına yapılan Kadın Manastırı'nda gözünü yumar. Moğollar'ın Meryeni olarak adını ölümsüzleştirir.
Fatih'in Fermanı
 Moğallar'ın Meryemi Kilisesi diğer Bizans kiliselerinden farkı ise günümüze kadar kalmış ibadetin devam ettiği en eski kilise olmasıdır. Kilise'nin Fetih'den sonra camiye çevrilmemesi ise çok ilginçtir. Mimar Atik Sinan'ın annesinin çok sevdiği bu kiliseyi korumak ister. Fatih Sultan Mehmed'e isteğini iletir ve Fatih'in Fermanı ile kilise camiye çevrilmez. "Atik" isminin azad edilmiş köle olması mimarın devşirme olduğu anlaşılır. Fatih Camii'nin ilk mimarı da olan mimar, Fatih'in Ayasofya'dan daha büyük kubbeli, büyük bir cami hayalini gerçekleştiremez. Mazaret olarak da depremleri öne sürer. Bu duruma sinirlenen Fatih ise Atik'in ellerini keser ve olay kadıya taşınır kadı Atik'i haklı bulunca kıssas hükmünü verir. Ancak Atik ile belli bir ücret karşılığında anlaşılır. Daha sonra olan depremde yapının hasar görmesi ise Atik Sinan'ın haklılığını gösterir. 
 Fatih ilçesinin Fener semtinde Firketeci Sokağı'nda bulunan bu tarihi Ortodoks kilisesi görülmeye değerdir. Özellikle içindeki mozaikler ilgi çekicidir.
Şehr-i İstanbul Facebook Sayfasını
 
Copyright 2010 İstanbul